kadir CANGIZBAY ne demiş-4

By "en" on 13:46

Filed Under:

BİRAZDA TEORİK UKALALIK:


Gurvitch için Marx, 'gerçekçi hümanist'; Marx'ın kendisi de Fransız Devrimi'nin en hakiki evladı. Fransız Devrimi'nin şiarı 'Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik.' Sosyalizm, bu şiarın dışlanması/aşılması değil; nasıl gerçeğe dönüştürüleceğini araştırma/deneme: Gurvitch'in gözünde Marx, sosyalistliğinden çok sosyologluğuyla önemli. Her gün, isterse yüz vakit bu şiarı toplu halde tekrarlasanız da kendiliğinden gerçekleşeceği yok: Marx, bu şiarı hangi güç gerçekleştirir onu bulmanın peşinde. Toplum/beşeri gerçeklik niyetlerle ne kurulabilir, ne de açıklanabilir. O yüzden de, Comte, Sosyoloji'nin isim babası ama, kesinlikle gerçek babası değil.
'Gerçekçi Hümanizm' denince, bundan 35 yıl önce tanıdığım bir Alevi dedesi geliyor aklıma. Elazığ'ın Ağın kazasının katırın bile zor tırmanacağı bir köyünde tanıdığım. Sosyoloji 4. sınıfta Keban Barajı su toplamaya başlayınca terk edilecek köylerde bir araştırmaya götürülmüştük sınıfcak; işte o vesileyle. Dede, en az 70 yaşlarında; kendi eliyle yonttuğu ahşap bir ağızlığı da hediye etmişti bana; diyor ki "ah oğul, şu sosyalizm, keşke toklar tarafından kurulabilecek bir şey olsaydı..." 'Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik'ten yana olduğu belli, ama toplumun niyetler temelinde biçim-lendirilemeyeceğinin, fikirlerin/ideallerin zorunlu ama insanları fiilen harekete geçirmede yetersiz kalacağının bilincinde olduğu da apaçık; 'keşke' diyor. Bu güzel insanlar artık o güzelim kartal yuvası yurtlarında değiller; baraja su toplama bahanesiyle, o da olmadı faşist militanların insanlara yurtlarını dar etmesi sonucu. Ne Hasankeyf kurtulur, ne de benzerleri: Bu, bir devlet politikası. Cumhuriyet'i kurmuş bürokratın, kendi egemenliğini ilelebet payidar kılmak açısından, kafasındaki ideal, mükemmel, dolayısıyla aynı zamanda 'geniş' de olan bir 'şimdiki zaman' ki, bu aynı zamanda geçmişin değersiz addedilmesi, mümkünse yok edilmesi, geleceğin de hem gereksiz hem de olanaksız kılınması.
Marx ve Alevi dedesinden geçip tekrar Gur-vitch'e geliyoruz; kavramlaştırma babında: 'Özgürlük ihtiyacının varoluşsal belirlenimi.' Türkçesi, açlığa mahkûm olmaktan kurtulmanın/karnını doyurma özgürlüğünün peşine ancak/en fazla açlar düşer. Aç adamın da bu hamlesi çerçevesinde diğer beşeri değerlere saygılı, onları gözetir olması beklenemez: O güzel dedenin hayıflandığı, ama başka türlüsünün de mümkün olmadığının bilincinde olduğu da işte tam tamına bu idi.
'Özgürlük ihtiyacı' kavramı kendi içinde hiçbir işe yaramaz; zira neyin özgürlüğü: Mesela Türkiyeli bir Türk olarak kendi çocuğuma kendi dilimde bir ad koymak, benim için bir özgürlük kalemi değildir, dolayısıyla böyle bir özgürlüğün ihtiyacını hissetmem ve bu ihtiyacı gidermek üzere harekete geçmem de söz konusu olamaz; ama, Türkiyeli bir Kürt için durum çok farklı. Kıssadan hisse: Özgürlüklerin evrensel bir katalogunu çıkartmak/hiyerarşisini tespit etmek mümkün değildir. İşte tam bu noktada Hocam Necati Öner'in "insan hürriyeti daima bir şeylere karşı gerçekleşir" önermesinin o heybeti ortaya çıkar ve biz sosyalistlere, yani 'Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik' şiarını benimsemekle yetinmeyip gerçekleştirmenin peşine düşmüş -görece de olsa-güzel insanlara Çoban Yıldızlığı yapar hale gelir: İnsanları, hangi noktada ki, bir önceki duruma göre, dıştan belirlenir/özgürlüksüz hale getiriliyorlar-bu isterse, oturdukları sokağın adının başka birilerince değiştirilmesi olsun-, işte tam bu noktadan yakalayıp 'bir şeylere karşı direnir kılma' ilkesi temelinde-dir ki, sosyalizm, bir yandan her türlü şablon-culuk tehlikesini ilelebet bertaraf ederken, kendisine ebed-müddet hayatiyet kazandıracak bir stratejinin metodolojisini de kurma gücüne kavuşmuş olacaktır.

birgün gazetesinden alıntıdır..

0 yorum for this post

Yorum Gönder